Osmanlının Son Dönemlerinde Muş Ulemasından Bir Kaç Zat

Osmanlı devlet adamları, yani yönetici kesim, görev ve nitelikleri bakımından birbirlerinden farklı üç kategoriye ayrılır: Seyfiye, Kalemiye ve İlmiye olmak üzere…

          Bunlardan seyfiye askeri kesim; kalemiye ise  bürokrasi kesimidir. Mesela başta vezir-i azam olmak üzere vezirler, beylerbeyi, sancak beyi, yeniçeri ağası …gibi kişiler seyfiye sınıfındandırlar. Kalemiye sınıfına ise örnek olarak; nişancı, defterdar, reisülküttabı gösterebiliriz. 

Üçüncü kesim olan ilmiye sınıfı din adamları, hukukçular ve eğitimcilerden oluşmaktadır. Bu sınıftan olan kişilere ulemâ denilmektedir. Ulema, kelime olarak “alim” kelimesinin çoğuludur. 

Şeyhülislam, müftü, kazasker, müderris, kadı ve naib … gibi isimlerle anılan görevlilerin hepsi ilmiye sınıfındandırlar. Bunlar, yukarıda da değindiğimiz gibi ülkenin en önemli işlerinden olan adalet, eğitim ve dini hizmetlerini yerine getirirler. Statüsü ve itibarları bakımından en yüksek kesimi teşkil eden ulemaya dahil olmanın birincil şartı ise medrese eğitimini layıkıyla tamamlayıp, icazet(yani bir tür diploma) almaktır.

       Bu giriş kısmından sonra yazımızın asıl konusuna geçecek olursak, konumuzu şöyle tarif edebiliriz:

       Osmanlı’nın son dönemlerinde görev yapmış olan ulemanın içerisinde aslen Muşlu olan birkaç kişiyi tanıtmak istiyoruz. Bu yazıyı hazırlarken, yararlanacağımız asıl kaynak, Sadık Albayrak tarafından hazırlanmış olan “Son Devir Osmanlı Uleması” adlı beş ciltlik eserdir. 1980-81 yıllarında basılan bu kıymetli eserde, İstanbul Müftlüğü arşivlerine dayanılarak, Osmanlı’nın son devirlerinde görev yapmış olan ulemanın sicil dosyaları incelenmiştir. Bu incelemelere dayanılarak, Osmanlı’da, 1850’lerden 1920 başlarına kadarki zaman aralığında kadı, naip, müderris… gibi görevlerde bulunmuş olan şahısların kısa biyografileri hazırlanmıştır.

       İşte, söz konusu bu eserde yer alan Muşlu alimlerden birkaç zâtın hayat hikayesi ile ilgili bilgiler aşağıdaki gibidir:

 

1) Molla Ahmed Efendi

            Hicri 1261’de(1845 yılı civarı), Muş Sancağına bağlı Halat Köyünde doğmuştur(Bu köy Muş’tan Bulanık’a giden yolun üzerinde bulunmaktadır). Molla Derviş’in oğludur. Muş, Hınıs ve Bitlis medreselerinde ders almıştır. Babasının vefatı üzerine icazet almadan köyüne dönmüş. Daha sonraları yarıda kalan eğitimini tamamlamış ve Bingöl- Genç’te müderrislik yapmıştır.(c.1, s.110).

 

2) Fehim Fehmi Efendi

Muş Belediye reisliğini de yapmış olan Fethullah Efendi’dir. Yaklaşık 1877’de (Rumi 1292 senesi) Muş’un Kale Mahallesinde doğmuş.

Muş’ta Alâeddin Bey Camiine bağlı Maksudpaşa Medresesine dahil olup, on beş senelik bie eğitimin ardından icazetnâme almış. Öğrenim gördüğü bu medresede bir müddet hocalık yaptıktan sonra Malazgirt Kazası naib vekilliğine (vekil hakimlik) tayin edilmiştir.(c.2, s.38). 

 

3) Molla Halil Efendi

            Molla Mevlüd’un oğludur. 1870’lerin başlarında (Rumi 1290 senesi)  Muş’un Kale Mahallesinde doğmuştur. Beş yaşından itibaren medreselerde okumağa başlamış. İlyas Sami Efendi’den (Muş’un bu dönemlerde yetiştirdiği en dikkat çekici şahsiyetlerinden olan bu zât,hem Osmanlı Mebusan Meclisinde; hem de TBMM’de defalarca Muş Mebusluğu da yapmıştır).

            Bitlis’te bir ilim heyeti huzurunda yapılan imtihanı kazanan Molla Halil aylık 250 kuruş maaşla Muş Sancağı müderrisliğine tayin edilmiştir.(c.2, s.47).

 

4) Mehmet Hamdi Efendi

            Babası hattatlık da yapan Abdullah Efendi’dir. Ailece “Arapzâdeler” ismi ile şöhret bulmuşlardır. 1832 yılında Muş Kasabasının Suğla Mahallesinde doğmuştur. İlk bilgilerini Molla Halil Medresesinde okuduktan sonra Maksudpaşa  Medresesine geçmiştir. Yirmi beş yaşında Hasan el- Ehvedi’den icazet aldıktan sonra İstanbul’a gitmiş ve orada Pirhal Ahlati Zaviyesinde görev yapmıştır. Bakıma muhtaç olan bu zaviyeyi kendi parası ile tamir ettirmiş.

            Lakabı “Hamidüddin”; künyesi ise “Ebül Vefâ” olan bu mümtaz şahsiyet tam bir yetkinlikle, Türk talebeye Türkçe; Kürt talebelerine Kürtçe ve Arap talebelerine ya da isteyenlere Arapça ders verebiliyormuş.

            Muş’taki Hamidiye ve  Maksudpaşa  Medreselerinin müderrisliklerini yürütmüş ve aynı zamanda üç tane eser telif etmiştir: Mecmua ül Ulum, Beyan ül Kevneyn ve Fatihatü Rahman adlarındaki bu eserlerden ilkini daha sonra yine kendisi Türkçe’ye tercüme etmiştir.

            Mehmed Hamdi Efendi’ye bu başarılı çalışmalarından ötürü yüksek bir ilmiye rütbesi olan sahn rüusluğu (ben buna üniversitelerde kullanılan tabirle ana bilim dalı başkanlığı diyorum) verilmiştir.

            Bu değerli şahsiyet, 1916 yılında vefat etmiştir.(c.3, s.251).

5) Yusuf Ziya Efendi

            Müderris Cafer Efendi’nin oğludur. Muş Ovasının Marnik Köyünde 1854 tarihinde doğmuştur. On üç yaşında medreseye girmiş ve otuz dört yaşında icazet alabilmiştir. Malazgirt müderrisliğinde iken pek çok talebe okutmuş ve on talebeye icazet vermiştir. Daha sonra naib vekilliğinde bulunmuştur. Ayrıca Nakşibendi Tarikatının Muş’taki ileri gelen halifelerinden imiş. (c.5, s.525).

Osmanlının son dönemlerinden bir kaç ulema fotoğrafı 

Test Çöz