14. Yüzyıldan itibaren saray ve konak çevresinde gelişen Divan Edebiyatı Orta Asya’dan beri üst zümrenin arasında kendine yer bulmuş ozanların dışlanmasına neden oldu. Eğitimli, okuma yazma bilen aydın kesim divan şiirine gösterilen teveccüh neticesinde halk şiirinden koparak divan şiirine yöneldi. Türk Halk şiiri bu dönemden sonra sadece halk içinde, ordugâhlarda ve kısmen de tekke ve dergâhlarda yaşantısına devam etti. En parlak dönemini 18. Yüzyılda yaşadıktan sonra da ızla gerilemeye başladı. Bunda Osmanlı İmparatorluğunun içine düştüğü sıkıntılar, ordu düzenin değişmesi, halkın fakirleşmesiyle fakirleşen ozanların geçim derdine düşmeleri başlıca etkenlerdi.
Ancak 20. Yüzyıl başlarında Ziya Gökalp, Mehmet Emin Yurdakul gibi milliyetçi şairler Türk Halk edebiyatına dönüşü savunmaya başladılar. Divan Edebiyatı’nı Arap-Fars edebiyatı, Batı tesirindeki edebiyatı da taklit ve özentiden ibaret gören bu aydınlar kendileri heceyle yazdıkları gibi çevrelerindeki şairlere de heceyle ve sade Türkçeyle yazmayı telkin ettiler. Bunun neticesinde daha önceleri aruzla ve Osmanlıca şiir yazan birçok şair sade Türkçeyle ve hece ölçüsüyle şiir yazmaya başladı. Özellikle hecenin beş şairinin verdiği güzel örnekler ilginin tekrar halk edebiyatına dönmesini sağladı.
Cumhuriyetin kurulmasıyla birlikte Anadolu’ya açılan aydınlar burada âşık edebiyatını adeta yeniden keşfettiler. Bu alanda birbiri ardına yapılan araştırmalar halk edebiyatının tekrar gün yüzüne çıkmasına imkân sağladı. Ancak Osmanlının Anadolu Türkünü görmezden gelen politikaları, yüzyıllar boyunca bitmek tükenmek bilmeyen savaşlar, Türk milletini hem nüfus hem de kültür bakımından tükenme noktasına getirmişti. Anadolu fakirdi. Tükenmişti. Ozanları da öyle… Bugün Anadolu’nun her yerinde yankılanan Türküler, konservatuvarların halk müziği bölümlerinden mezun müzisyenler, derleme çalışmaları, halk müziği konserleri hepsi milli edebiyat dönemiyle başlayan ve Cumhuriyetle devam eden öze dönüş hareketinin sonucudur.
Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren Anadolu'nun çeşitli yörelerine dağılan aydınlar, gittikleri yerlerde pek çok saz şairi ile karşılaşmış ve onları edebiyatımıza çeşitli yayın organları aracılığıyla tanıtmışlardır. Bunlardan en önemlisi bir kutlama sırasında Ahmet Kutsi Tecer tarafından fark edilen Âşık Veysel olmuş; böylece âşık geleneği bir canlılık kazanmıştır. Radyolarda âşıklarla ilgili programlar yapılmış, plak ve kasetler doldurulmuş yurt içinde ve yurt dışında çeşitli festivaller düzenlenmiştir. Bütün bu çalışmalar saz şiirinin günümüze kadar devam etmesini sağlamıştır.
Günümüz saz şairleri, dil, vezin ve nazım şekli olarak halk şiiri geleneğini devam ettirmiş; aşk, doğa, sosyal ve siyasi konuları ele alıp işlemişlerdir.
Şairler eserlerini saz eşliğinde usta - çırak ilişkisine bağlı olarak oluşturmaktadırlar. Usta - çırak ilişkisiyle yetişen âşıkların çoğu, okuma yazma bilmeyen ancak saz çalan ve şiir söyleyen kişilerdir. Âşıklar saz şairliğini usta âşıkların yanında öğrenir, sonra onlardan "ad" olarak diyar diyar gezer ve şiirlerini söylerler.
GÜNÜMÜZ HALK EDEBİYATI GENEL ÖZELLİKLER
- Türk edebiyatının başlangıcından 16. yüzyıla kadar ozan ve 16.yüzyıldan sonra da âşık adıyla tanınan halk şairleri, Halk edebiyatı geleneğini devam ettirdiler.
- Âşık Veysel, Cumhuriyet dönemi halk şairlerinin en büyüklerindendir. Günümüzde bu geleneği sürdüren halk şairlerinin en tanınmışları ise, Şeref Taşlıova, Âşık Reyhanî ve Murat Çobanoğlu’dur.
- Sosyal yapının hızla değiştiği ve kitle iletişim araçlarının geliştiği günümüzde âşıklar, yine de sözlü geleneği devam ettiren önemli bir kültür taşıyıcılarıdırlar.
- Daha çok Doğu Anadolu’da yetişen âşıklar deyişlerini saz eşliğinde doğaçlama olarak söylerler.
- Gezdikleri gördükleri yerlerde bölgenin ileri gelenleri tarafından ağırlanan âşıklar, âşık kahvelerinde, düğünlerde, odalarda sadece şiir söylemezler. Bildikleri ve kendilerinin tertip ettikleri hikâyeler de anlatırlar.
- Âşıklar daha çok gurbet, ayrılık, ölüm, yiğitlik, güzellik, rüşvet, yolsuzluk, yoksulluk, cahillik gibi ferdi ve sosyal konularda düşüncelerini dile getirmişlerdir. Şiirler saz eşliğinde söylenmiştir.
- Genellikle yarım uyak kullanılmıştır.
- Nazım birimi dörtlüktür.
- Hecenin 7'li, 8'li, 11’Ii kalıpları çokça kullanılmıştır.
- Dil, halkın kullandığı konuşma dilidir.
- Halk deyimlerine ve söyleyişlerine yer verilmiştir.
- Mani, türkü, koşma, semai, varsağı, destan, ilahi, şathiye, devriye, nutuk gibi nazım şekilleri ve türleri kullanılmıştır.
Cumhuriyet Dönemi halk şiirinin Âşık Veysel ve Âşık Feymani’den başka diğer önemli âşıkları arasında:
Davut Sulari
Ali İzzet Özkan
Abdurrahim Karakoç
Âşık Daimi
Sefil Selimi
Aşık Mahzunî Şerif
Şeref Taşlıova
Murat Çobanoğlu
Ozan Arif
gibi isimler sayılabilir